patagonya

Patagonya Antarktika’nın kuzeyinde Şili ve Arjantin’in güneyinde yer alan bölgeye verilen isimdir. Patagonya bir ülke değil; topraklarının bir bölümü Şili, bir bölümü Arjantin’e bağlı olan geniş bir bölgedir.

Bizim Patagonya maceramız Arjantin’in başkenti Buenos Aires’ten yaklaşık iki saatlik uçuş sonrası Trelew’de başlıyor. Trelew Patagonya Chubut Eyaleti’nde 100.000 nüfuslu bir şehir. Amacımız 1999 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan doğal rezerv Valdes Yarımadası’na gitmek. Arjantin’deki 29 ulusal parktan biri. Uçaktan indikten sonra bir saat süren yolculuğumuz başlıyor. Yaklaşık 60 km ileride ki Puerto Madryn’de konaklayıp ertesi sabah Puerto Madryn’de uyanıyoruz. Atlas Okyanusu kıyısında Chubut Eyaletinde Valdes Yarımadası’ndayız. Yarımadanın özelliği sahillerindeki deniz memelileri.

Yarımadanın tek köyü ve balina izleme turlarının çıkış noktası Puerto Piramides. Yıllık gelen turist sayısı 50-60 bin civarında olan, alüminyum madeni, balıkçılık ve turizm ile geçinen bir köy. Son yıllarda turizm nedeniyle inşaat sektörü canlanmış, 50-60 bin turisti sanki 60 milyon gibi önemsediklerini hissediyorsunuz. Turizm sezonu Ocak-Şubat-Mart. Bu yıl için gelen ilk turistler arasındayız. Sezon yeni açılıyor. Burayı ilk keşfeden turistler İtalyanlar, daha sonra Hollandalılar ve Almanlar gelmiş, İspanyollar altı yıl önce gelmeye başlamışlar. Ama Türkler için henüz popüler bir destinasyon değil. Puerto Piramides yaklaşık 600 nüfuslu bir köy. Şubat ayında buradaki kumullarda kayak yarışları yapılıyormuş.

Burası deniz memelileri için muhteşem bir rezerv. Balinalar (Katil Balinalar, Okyanus, Güney Okyanus Balinaları), deniz aslanları, foklar, Magellan penguenleri yarımadanın her yerindeler.

Yarımadadaki körfezin (Golfo Nuevo) suyu daha durgun ve sıcak olduğundan balinalar (çubuklu balina da denilen Güney Okyanus balinaları) Mayıs–Aralık ayları arasında çiftleşmek, yavrularını doğurup, büyütmek için buraya geliyorlar. Burada yaşayan balinalar bireysel hayvanlar, sürüler halinde yaşamıyorlar. Erkek ve kadın çiftleştikten sonra dişi yavru doğunca yavrusu ile kalıyor, erkek ayrılıyor. Çok sayıda ve sık doğuramadıkları için çoğalamıyorlar. Yaklaşık 1000 taneler. Ömürleri 45 yıl ve kiloları da 45 ton. Dişiler 2 yıl üst üste çiftleşecekleri erkek bulamazlarsa sonraki yıl buraya gelmiyorlarmış.

Dişleri olmayan bu balinalar planktonlarla besleniyor. Yavrularını emzirmeleri çok ilginç suya yaklaşık 10 santimetre karelik süt baloncukları bırakıyorlar, yavrular bunları yakalıyor. Dişi balinalar erkeklerden büyük.

Teknelerle açılıyor ve yaklaşık olarak iki saat boyunca balinaları gözlüyor, büyük bir heyecanla fotoğraflıyoruz. Kabaran deniz ve bir balinanın çıkışı…Muhteşem….Tekne bazen balinanın geliş yönü nedeniyle insanların yüklenmesi sonucu hafif yan yatıyor. Killer balinalar (Orca) yarımadanın diğer tarafındalar. Bunlar etçil ve on yılda bir doğum yapıyorlar.

3625 km kare büyüklüğündeki yarımada da bir tuz gölü, koyunların yetiştirildiği birkaç çiftlik de var. Adanın iç kesimlerinde gezdikçe rhea (bir kuş çeşidi, yarımadada en az 66 çeşit kuş yaşadığı söyleniyor), guanoca, mara ve yılana sıkça rastlanıyor.

Yarımadada yaşayan denizaslanları haremlerini korumak için saldırganlaşabiliyorlar. Erkekleri 300 kg, dişileri 200 kg civarında. Erkekler sezonda 10 dişi ile çiftleşebiliyorlar. Dişiler yılda bir kez doğuruyor. Bu haremi oluşturma esnasında erkekler birbiriyle dövüşüyor. Doğa kuralları gereği güçlü olan kazanıyor. Kaybeden sürüden kovuluyor ve harem güçlü erkeğin oluyor.

Yarımadanın diğer bir köşesinde bulunan Punta Delgada’ya ilerlerken yolda koyunlar görüyoruz. Bu arada bir koyunun beslenmesi için 4 hektar araziye ihtiyaç olduğunu ve Armani’nin yünlerini buradan aldığını öğreniyoruz. Patagonya uçsuz bucaksız topraklara sahip. Estecia dedikleri çiftliklerde hayvan yetiştiren çiftçiler var. Kilometrelerce gidiyorsunuz bir tel örgü ile diğer çiftlik başlıyor. 19.yy’da Arjantin Hükümeti dünyaya duyuru yaparak insan toplayıp bu toprakları dağıtmış. Eskiden yün daha iyi para yapıyormuş. (30 dolar/kg dan, 4 dolar/kg düşmüş). Bu nedenle koyun sayısı daha fazla imiş. Bugün Arjantin’de 16 milyondan fazla koyun olduğu söyleniyor. Bunların yün ve etinden faydalanılıyor, sütü kullanılmıyor.

Avrupa’dan gelenler koyun da sığır da getirmişler buralara. Eskiden lama, mara avlayan yerliler bunları avlamaya başlayınca ranches (çiftlik sahipleri), gaucho’lara (Arjantinli kovboylar) para karşılığı yerlileri vurdurtmuşlar. Resmen soykırım. Ama soykırım iddiasında bulunacak soy yok ortada, yerli kalmamış.

Yine yol boyunca mara, guanaco (bir tür lama), choique (bir tür devekuşu), gri tilki ve çeşitli deniz kuşları eşliğinde öğle yemeğini yiyeceğimiz Punta Delgada’ya geliyoruz. Burası Valdes Yarımadası’nın başka bir köşesi. Yemekte tabii ki kuzu mangal (asado) yanında isteyene şarap.

Patagonya’da et (asado dedikleri mangal veya biftek), salata (marul ve domatesten) ve empanadas (bir çeşit börek) öğünlerin yarısından fazlasında karşınıza çıkıyor. Ama bulunduğumuz eyalet bir deniz mahsulleri cenneti. Etin olmadığı yemeklerde deniz mahsulleri var. Arjantin denilince şarapçılık dünyasında aklımıza Malbec geliyor. Malbec aslında Cahors-Bordeaux/Fransa kökenli bir üzüm. Ama And Dağları’nın eteğinde Mendoza’da büyük başarısının keyfini çıkarıyor. Meraklıysanız tüm seyahat boyunca yeni dünya Malbecleri ile eşsiz bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Yemekten sonra yürüyüşe çıkıyoruz. Bu kez deniz fillerini gözlüyoruz. Deniz filleri denizin altında bir saat kalabiliyorlar. 1000 m derinliğe dek dalabilen bu canlılarda da yaşam harem usulü. Bir erkek deniz filinin yaklaşık 100 kişilik haremi var. Valdes Yarımadası Güney Amerika’nın tek çiftleşme ve bebek yetiştirme yeri. Hamileliği 11 ay süren dişi deniz fili doğumdan 19 gün sonra ağırlığının % 40’nı kaybediyor.

Daha sonra deniz seviyesinin -40 m aşağısında olan tuz gölü yakınından geçerek Valdes Yarımadası gözlem evi ve müzesine gidiyoruz. Bu gözlem evinde yarımadayı kuleden gözlüyor, gördüğümüz canlıların teorik bilgilerini özet olarak alıyoruz.

Ertesi gün Punta Tombo için yola çıkıyoruz. Yaklaşık 200 km yol gideceğiz. Geldiğimizde şaşkınım. Burası 3 km uzunluğunda 600 metre genişliğinde kum, kil, çakılla kaplı bir yer. Eylül ayı sonunda baharın gelmesi ile birlikte binlerce Magellan Penguen güneydeki Magellan Boğazı’ndan buraya göç ediyorlar.

Nisan ayına dek burada kalıp, yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatıyorlar, yavrularını yetiştiriyor, göç etmeye hazırlanıyorlar. İşin ilginç yanı her yıl hepsi kendi yuvalarını buluyorlarmış.

Binlerce delik ve binlerce penguen. Gerçekten şaşkınlık verici bir yer. Binlerce Pengueni arkamızda bırakarak bu Milli Parktan ayrılıyoruz.

Chubut Eyaleti’nin başkenti Rawson’a doğru yola çıkıyoruz. Rawson karides avlama tekneleri ile dolu. Burada öğle yemeği yiyeceğiz. Lokantanın sahibi ve aynı zamanda eyaletin Turizm Bakanı lokantasının başında idi. Karides avında geçirdiği kaza nedeniyle tekerlekli sandalye kullanıyordu. Gelen deniz ürünleri tabağı; ahtapotlar, midyeler, istiridyeler, karidesler, kalamarlar ile muhteşem görünüyordu. Bu nedenle sona kalan paellayı yiyemedim.

Yemekten sonra Trelew’e doğru yola çıkıyoruz. Egidio Feruglio Paleontoloji Müzesi’ni ziyaret edeceğiz. Patagonya paleontoloji açısından önemli bir yer. 1980’ li yıllardan beri pek çok dinozor fosili bulunmuş. Dinozorların yaşamları ve yok oluşları üzerine çeşitli görüşler var. Müzede bir salonda sürekli olarak Dünyanın oluşumu Big-Bang büyük patlama, yaşamın ortaya çıkışı ile ilgili BBC tarafından çekilen Jurassic’in Gizemi belgeseli gösteriliyor. Fosillerin nasıl temizlenip korunduğu ile ilgili küçük bir laboratuvarları var.

Burada Patagonya’nın doğal geçmişine bir yolculuk yapıyoruz. Müze 540 milyon yıl öncesine ait olan parçalara da ev sahipliği yapıyor. 1990 yılında açılan müzede 17 000 den fazla fosil var.

Trelew‘den ayrılıp Gaiman’a doğru yola çıkıyoruz. Burası nüfusu 5000 civarında olan bir Welsh Kasabası. Geleneklerini hala yaşatıyorlar. İspanyolca yanında Galce de konuşuyorlar. Son derece temiz, düzenli, özgün mimarili bir kasaba. Burada bir çay seremonisine katılacağız. Ty Gwyn’e gidiyoruz, meşhur bir çay evi. Bir şey yememeye kararlıyız. Ama hazırlanan masada ev yapımı kekler pastalar, reçeller, ekmekler, turtalar o kadar çok ki….O kadar güzeller ki….Tadına bakmadan durmak mümkün değil. Seyahatimizin en güzel çaylarını burada içiyoruz.

Bir buçuk saatlik yolculukla tekrar Puerto Madryn’e dönerken yolda arabamızı durduruyoruz. Her ülkenin kendine göre değerleri, efsaneleri, gelenekleri var. Yollarda gördüğümüz bayraklı yerlerin ne olduğunu rehberimizden öğreniyoruz. Bunlar halkın inanışları gereği adak adadıkları yerler. Bir kırmızı bez bağlayarak ya da su dolu bir pet şişe bırakarak dilekte bulunuyorlar.

Üçüncü günümüzde sabah erken havaalanı transferi, yaklaşık 3.5 saatlik bir uçuştan sonra El Calafate’deyiz. Artık iyice güneye inmeye başladık, ilkbahar olmasına rağmen subpolar iklim etkisini göstermeye başladı. El Calafate Argentino Gölü kıyısında küçük bir kasaba, Santa Cruz Eyaletinde, aynı zamanda bu eyaletin başkenti. Yerli halk Tehuelce’lerden yok denecek kadar az kalmış. 1400 km yol geldik.

Valdes Yarımadası’na yılda 55 bin turist gelirken, El Calafate’ye gelen turist sayısı yıllık 400 bin. Bu da son üç yılda kasabanın nüfusunun 3 kat artmasına neden olmuş, nüfus 20 bine ulaşmış. Ekonomik kriz nedeniyle bu sayılar değişebiliyor. Buraya geliş amacımız Arjantin’deki 29 ulusal parktan en bilinenlerinden biri olan belki de en çok turist çekeni olan Parque Nacional Los Glaciaris de bulunan Perito Moreno Buzulu’nu görmek.

Bu milli parkta 13 büyük buzul var. En büyük buzul Viedma (Moreno’nun 4 katı büyüklüğünde), ikincisi Upsala, üçüncü en büyük ise Perito Moreno. Fakat en büyüleyici ve gösterişlisi P.Moreno. Upsala eskiden Antartika’ya giden uçakların pilotlarının antreman yapması için pist olarak kullanılırmış. Bu 13 büyük buzul ve diğer küçük buzullar hepsi birbirine bağlı.

Perito Moreno Buzulu 30 km uzunluğunda, 4-6 km genişliğinde, dünyanın üçüncü büyük tatlı su rezervi olan bir buzul. Buzul 250 km karelik bir alanı kaplıyor.

Darwin türlerin seçilimi kitabını yazmadan önce buralarda epey araştırma yapmış. Gemisinin kaptanlarından Roy Fritz’in adı bu parktaki bir dağa verilmiş. Heyecanlıyız, her gördüğümüz buzun resmini çekiyoruz. Ve muhteşem manzara. İşte dünyada herkesin mutlaka görülecekler listesine alması gereken Perito Moreno Buzulu.

Seyir teraslarının her bir kademesinden fotoğraf alıyoruz. Yerel rehber bizi toplamaya çalışıyor, Çünkü Arjantin Gölü’nde küçük bir göl turuna çıkıp, buzula gemi ile yaklaşacağız. Arabamızla hızla geminin kalkacağı noktaya geliyor ve son grup olarak kendimizi gemiye atıyoruz. Buzula ön duvarından yaklaşıyoruz. P.Moreno buzulu genelde mavi ve beyaz renkleri yansıtan bir buzul (buzullar mavi, beyaz ve toprak rengi görülüyor).

Perito Moreno genç bir buzul. Bu masif kütlede sürekli olarak çatırdama ve kırılma görüntüleri var ve biz bu küçük bu kopuşlarına şahit oluyoruz. Buzulun Argentino Gölü’ne doğru düşen kısımları gölde dalgalanmalar yaratıyor.

Perito Moreno’nun buz kütlesi günde bir metre kadar öne sürükleniyor. Sürekli ileri sürüklenme nedeniyle buzul Argentino Gölü’nün yan kolu Brazo Rico’yu bloke ediyor, burada artan suyun yaptığı basınç buz bariyerini kırarak muhteşem bir doğa olayı yaratıyor. Bu olay en son 13 Mart 2018 de gerçekleşmiş.

Her yerde Darwin’in izi var; gemisinin kaptanları Stokes ve Fitz Roy’un yüzyıl yıllar önce buralarda bulundukları ve bu gölde gezdikleri halen anlatılıyor.

Gün sonunda otelimize dönüyoruz. Akşamki yemekte Arjantine özgü ancak ilk kez karşımıza çıkan Provelata (bir çeşit peynir ızgara) tadıyoruz. Sabah Patagonya steplerinde uzun ve zorlu bir yolculuk bizi bekliyor, Şili Puntoarenas’a karayolu ile gideceğiz.

Perito Moreno Buzulu’nun ön duvarındaki kırılmalar gözümün önünde, bunların çıkardığı sesler kulaklarımda uykuya dalıyorum.

Patagonya gezimizin ikinci bölümünü okumak isterseniz:

Dünyanın Sonuna Gemi ile Yolculuk

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here