Kula, Türk ve Rum evlerinin özgün mimarisi ve sokakları ile son yıllarda ziyaretçi çeken bir ilçe.

Kula evleri ile kaynakları okurken çoğu kaynak Kula Türk evleri diye söz ediyor. Aslında Kula’da sadece Türk evleri değil, aynı bölgede, aynı sokakta hem Türk evleri hem Rum evleri yan yana bulunuyor. Her ikisini karşılaştırmalı olarak incelemek daha uygun olacaktır.

Kula’daki Türk evleri Osmanlı’nın 18. yy’da bir çok bölgede yapılan Türk evlerinin tipik örneklerinden.

Türk evleri ahşap ve kerpiçten yapılmış genellikle iki katlı. Evlerin birinci katında ya hiç ya da çok az pencere bulunmaktadır. Evlerin kapısı avluya açılıyor. Avlu yüksek genellikle üç metre yükseklikte duvarlar ile çevrelenmiş. Avluya genellikle iki kanat ve büyük avlu kapısından giriliyor.

Bazı avlu kapılarında kapıyı açmadan, gelen kişileri görebilmek için ayrı pencereler eklenmiş.

Avlu kapısından girince geniş bir avlu karşılıyor. Aşağıdaki fotoğraf Zabunlar Konağı’ndan. Üç katlı bu güzel ev Türk Evi örneği olarak görülebilir. Konak Anemon Otelleri tarafından restore edilmiş ve butik otel olarak hizmete açılmış.

Kestaneciler Konağı da Belediye tarafından restore edilmiş ve ziyarete açılmış, güzel döşenmiş bir Türk evi. Kula’da bir Türk evi örneğini gezip avluda oturup çay kahve içebilirsiniz.

Evin zemin katında mutfak, ahır ve kiler yer almakta. Evler büyük ailelerin yaşam tarzına uygun olarak yapılmış. Üst katlarda günlük yaşamın geçtiği ve baş ve köşk odaları bulunmaktadır. Ahşap tavanlar işlemeli. Baş odalar penceresi sokağa açılan daha özenli döşenmiş odalardır. Odalar günümüzde olduğu gibi oturma ve yatak odası diye ayrılmıyor. Her oda tüm amaçlar için kullanılıyor.

Kula’da sokaklar dar, evlerin ikinci katları yola çıkıntılı. İki evin çıkıntılı katlarının üzerine ayrıca çatıların çıkıntıları da eklenince çatıların birleştiği veya birbirinin üzerine konduğu görülmektedir. Rehberimiz bu durumun komşuluğun ne kadar iyi olduğunun göstergesi olduğu şeklinde ifade etti. Ancak böyle bir komşuluk anlayışını dünyanın hiçbir ülkesinde gördüğümü söyleyemeyeceğim, belki vardır ben görmedim-aman yanlış anlaşılmasın.

Acaba Mimar Sinan böyle bir planlama yapar mıydı? Eminim bu çatıların üst üste gelmemesini sağlardı. Acaba 18. yy mimar ve ustaları sokakların darlığını düşünmeden evlerin planını çizmişler ve inşa etmişler gibi düşünmeden de duramıyorum. Bence mimarların bu konuda açıklamaları vardır.

Gelelim Rum evlerine. Rum evlerinin kapıları yola açılıyor. Merdiven ile sokağa iniliyor. Genellikle taştan yapılmışlar. Kapıları özenli işlemeler ile süslenmiş.

Evlerin dış cepheleri de ince ince işlenmiş. Bazı Rum evlerinde resimler yapılmış. Bu resimlerin yol tarifine yaradığı da oluyormuş.

Rehberimizin anlattığına göre örneğin aşağıdaki resim üç büyük, dört küçük adım sonrası kiliseye ulaşılabileceğini gösteriyormuş. Resimdeki kapılar ve pencerelerin sayısı ile yol tarifi çok yaratıcı geldi.

Kapıların üzerinde güzel objelerde yer almakta. Örneğin bir kapıda iki melek, ya da bebek İsa oymaları var. Diğer bir kapıdaki metal levha bugünkü anlamı ile sigorta poliçesi. Evin sigorta şirketince sigortalandığını gösteriyor.

Eski Zafer İlkokulu binası, 1800’li yıllarda Rumlar tarafından askeri kışla olarak yapılmış ve bina Kurtuluş Savaşı’na kadar o amaçla kullanılmış, 1923 yılından 1974 yılına kadar da okul olarak kullanılmıştır. Binanın değişik bir mimarisi var. Bahçesinde küçük bir kilise bulunmaktadır. 1974 yılında bina çürük olduğu için boşaltılmış 1989 yılında da çıkan yangın ile bina çok hasar görmüş. Şu anda binayı kurtarma çalışmaları yapılmaktadır.

Kula’da 3000 adet tarihi ev bulunuyormuş. Sekiz yüzü tescilli koruma altında. Türk evleri ahşap ve kerpiçten yapıldığı için taştan yapılan Rum evlerine göre çok daha fazla bozulmuş, yıpranmış. Bazı evler restore edilmiş ve içerisinde yaşanıyor.

Yukarıdaki bakımsız evler gibi bakımsız, terk edilmiş, harabe kilise bir sokağın sonunda karşımıza çıktı. 

Rehberimiz sırada restore edilen ve korunan bir kilise olduğunu söyleyerek bizi farklı bir yöne götürdü. Karşımıza çıkan binayı görünce gözlerimize inanamadık. Şıkır şıkır yenilenmiş zamanında kilise olduğu söylenen bir bina ile karşılaştık. Fotoğrafta restore edilmiş bir kilise, ancak görüldüğü gibi pek sevindirici değil.

Restorasyon uzmanlık alanım değil, kilisenin orijinal hali konusunda hiçbir fikrim yok, ancak birçok ülkede çok sayıda kilise gezdim ve bu kilisenin orijinalinin bu şekli ile uzaktan yakından benzer olmadığını iddia edebilirim. Kilisenin orijinal kapıları çalınmış iki ayrı ülkede müzede sergileniyormuş. Kapılar aslına uygun olarak sonradan yapılmış.

Kilise Meryem Ana Kültür Evi olarak hizmet veriyormuş. Biz cumartesi günü oradaydık, kapı kapalıydı. İçerisini göremediğimiz gibi ne tür kültürel faaliyetler yapıldığına dair bilgi sahibi olamadık. Kasaba halkına hizmet ettiğini umuyoruz.

Kilisenin karşısında kilise papazının Rum evi. Tabi o da bakımsız.


Kula Çeşmesi, zamanında yaşayanların sadece su ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde toplanıp, sohbet etmesi için sosyal bir alan olarak planlandığı belli.

Yine restorasyona rağmen memnun etmeyen bir görüntü, Selçuklu döneminde yapılmış bir hamam, kafe olarak kiraya verilmiş ancak kafe işlememiş şu anda kapalı.

Kula evlerinin olduğu bölge ve hamamın karşısındaki meydan binalar tarihi ama böyle bölgelerde sadece binalar değil her anlamda görselliğe dikkat etmek gerektiğini levhaların bile ne kadar önemli olduğunu fotoğraf açıklıyor. Başka söze gerek kalmıyor.

Son Söz

Kula evleri gezimizde restore edilmiş iki Türk evini gezmek hoşumuza gitti. Rum evleri ile Türk evleri yan yana komşuluk yapmışlar. Evlerin çoğunluğu bakımsızdı. Uzun dönemde daha çok evin restore edilmesini ve Kula evlerinin daha çok sayıda ziyaretçi çekmesini diliyoruz. Çarpıcı bir görüntü ise yıllar önce bu kadar güzel evlerde yaşanmış ilçe, niçin bugün hiçbir estetik değeri olmayan binalar ile çarpık kentleşme örnekleri arasında yer alıyor. Kulanın diğer bölgelerini detaylı gezemedik ancak genel izlenimim ilçede şu anda planlı bir yapılaşma olmadığı yönünde.

3 COMMENTS

  1. Bazı Türk Evlerindeki çatıların birbirine değmesinin yani “öpüşmesinin” nedeni, insanların kış aylarında Kula sokaklarında yağmura yakalanmadan yürüyebilmesi içindir. Blogda düşünüldüğünün aksine sosyal yaşama yardımcı olması adına yapıların çatılar geniştir ve bazen birbirleriyle öpüşür.

  2. Sevgili Tülay, Anadolunun olağanüstü güzelliklerini bloğunda yazmaya başlaman çok değerli. Bir Anadolu aşığı olarak bundan inanılmaz mutlu oldum. Herbir köşesi ayrı güzellikte ve zenginlikte olan bu güzel sürprizli ülkeyi yaşayarak hissederek anlatmak etkileyici olmuş. Devamını heyecanla bekliyorum. Sevgiler….Kolay gele…..
    Ayşe Berrin Dikmelik

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here